Ciğerlerime dolan duman ey o ölümün yoğun anı
Kar sularının eriyen sesiyim, beni yokluğumdan tanı

SİS VE TUZ

O'na, sıfırda kalana veda şiiri... 
 
Uyku tutmuyor kaçışı olmayan tanıdık sabahı
Açık kapılardan hâki ayak sesleri sızıyor
Tabana çöküyor tavan, sis kaplıyor her yanı
Hayata Dönüş Operasyonu’nun gri kurşunlarıyla
Hasar tespit tutanakları yazıyorum ömrüme
Kan soluyorum, öğürüyor, kusuyor ve soluyorum
 
Soluyor penceredeki begonyanın yaprakları
Zayıfladıkça gözleri büyüyen ölüm oruççuları
Küfre yaslanıp ayakta durduğum anlar soluyor
Suratımda kahkahaları patlayan kırık aynalar
Ve horozu kalkık tabancaların maskeli tehdidi
Parçalanmış bir kafatası düşürüyor kucağıma
 
Her kıpırtıda serçeler havalanıyor içimden göğe
Soğuktan titriyorum, parmaklarım uyuşuyor 
Gözleri bağlı kuzeyin, oldukça yavan ve yalancı batı
Buz tutuyor gülüşüm ağzımda, buz tutuyor, buz
Anları düşünüp anlamlar aramaya çabalıyorum
 
Dolanıyor sığıntı halinde, derinliğini arıyor gün
Her şey bir ayrılık armağanıyla adlandırılıyor
Bir kadının salı sabahındaki vazgeçilmez güzelliği
Hayli baş ağrısı, elleri havadaki yenilgi
Kalın bir çift çorap, öksürük nöbeti, boğulma anı
Tuz sonra, sağanak halinde tuz, tuz !..

C. Hakkı ZARİÇ