YUVARDASIN...

                                  "Şiar'a..." 
Tadı kalmadı bu kimsesizliğin, 
tarifsiz uzaklıklarda ve ıssız coğrafyalarda 
bir batıya göçtür yaşadığımız. 
artık yaşlandım iyice ve yaslandım derme çatma duvarlara, 
sessizlik can yoldaşım, 
hayatımdaki tek canlı şey kum saati, 
tik-taklarından biliyorum, hayatta olduğunu 
safi terledim... 

ağırdan alıyorsun, ağır adımlarla yaklaşıyorsun ama 
tüm bu ağırlıkları ben taşıyorum, 
üzerime basıyorsun, umudumu eziyorsun, 
bilerek veya bilmeden; umursayacak durumda değilim, 
solgun bir güne girmek üzereyim, 
solgun bir hayatın içinde, 
henüz vitamin bir umuda gebeyim, 
biliyorum içimde ölecek, 
biliyorum bir ölü boğum olacak, kurulacak düş, 
durulacak hedefsiz bakışlara dönecek gözlerim, 
aramayacaksın, adım gelmeyecek aklına, 
hiç bir ses yokmuş gibi uyuyacaksın, 
beni bu feryadın içinde şifasız bırakarak. 

sabaha döndüm yüzümü, sabahlar karanlıktır, 
güneşleri vardır, gövdelerinde ama paylaşmazlar, 
bir güneş, bir sabahla bir olup, 
üzerime gelir, gözlerimi acıtır, kızarsa canımı yakar, 
bir güneş kavurur geleceğimi, 
sen o sabah da gelmezsin, 
uyursun, uykuya muhtaç bir çocuk gibi 
bilirsin olacakları, ama bir çocuk gibi tepkisiz durur hayatın, 
bense yalanım sanki, öyle ki yanacağım. 
lanetlenmiş bir ülkeymişim gibi uzağımda durursun, 
bütün yolları kapatırsın, sesimi kesersin, yokluğunu atarsın ortaya, 
bilmem gerekeni, 
dayanılmaz... 

dayanamam ben de, 
ve safir sebepsiz, savururum kendimi, varlığımı atarım ortaya, 
oradan oraya, bilmeden ve habersiz,  
duymadan ve çaresiz, 
muhtaç ama mahkum; 
bir odanın duvarları, tırnaklarımın arasında, 
bu dünyanın kiri göğsüme bulaşmış, 
bir şairin sesi, hırıltılarımda, 
bu şehri deviriyorum, 
iyi ki yoksun, iyi ki uzaktasın 
iyi ki sırtını dönüp de hayata,  
"yangınım" gamzelerini bırakmayacaksın, 
bu ucube yaşayışta, bu aymaz çaresizlikte, bu viran yenilmişlikte, 
iyi ki benimle olmayacaksın... 

birazdan savuracağım gözlerimi, görmeye yok mecalim, 
sökeceğim pencereleri, kıracağım kirişleri, 
omuzlarım duvarları, azad ederim eve hapsettiğim havayı da, 
bunca kırbaçlandım, şaha kalkar bir kez de ben vururum dünyaya, 
tastamam küser, uzaklaşır, kaçar gider; 
seninle gider, 
boşlukta kalırım, bu ömür ölümü öğrenene kadar. 
 
				Umut "Dumut" Taydaş
				   16.05.00 - 20:37
"Bu dünyaya sergüzeşttir yaşayışım, dünya keyif almayı istedikçe..."






Umut TAYDAŞ