ODAM VE AZYALNIZLIK ÜLKESİ HAKKINDA UZUN ŞİİR

ODA İÇİN EPİLOG

gri ve macunlu pervazından üzüntüyle yüzüne bakıyor
bekçinin koca elleri küçük tabutu bir kenara koyarken
elleri siyillerle kaplanmış Zaman üzerine siniyor eşyalar arasında
bu yazılar, bu eldeğmemiş gülümseme, sırları ile saklı odam’da
odam ki azyalnız ülkemin sarnıcından çekiyor divanı ve yorganları
fildişi tarakları, soya/ahşap kapıları…

birden giriyor odaya gün, birden köşede 
gölgeler uzuyor elbet, makas paslanıyor aynı yerde
kültablasını azgınca emiyor küller ve mânâsı kaybolan
birçok şey gibi ben de siniyorum yatağın üzerine.

Kirişi çatlak, sıvası benden ve tavanı fresk odam







EVET EVET BİR ŞİİRİ KURMANIN ERSİKLİĞİ İLE

Siz hiç, küçük hanımları pencerelerin, siz hiç şiir kurdunuz mu
Dün dağlarda dolaşıp, kapıya CUMA’ya gidiyorum kağıdı astınız mı
Dumanı genzinizle beraber yuttunuz mu
Ceset öptünüz mü siz küçük hanımları pencerelerin.
	
	“evet evet bir şiiri kurmanın esrikliğiyle
	  tüm bunları yaptık”

ben sanıyordum ki, siz dizleriniz üzerinde her gece
bir sevişme yaşardınız, başlayan ve biten her şey gibi biraz aç biraz tok
ölür giderdiniz küllerine bulanmış Nil gibi ölülerin
çocuk kokardınız sokaklarında Babil’in Kelâmsız
bilmediğim Paris’te herhangi bir kafeste intihar kokardınız, hassiktirin

bu imgeler biraz nası’desem: bir az
düşündüklerinizden ve yaşadıklarınızdan
soyaçekim bu bayanlar, içinize girdiğimde hep aynı terane
:bir fazla

ve kapanan bir şiirin en hüzünlü yanına dokunacağız şimdi
böbrekleri parçalanmış bir ada vapurundan tarçın kokarak
hayal-I süküta uğrattığımız tüm moda martıları adına
üç kere fatiha diyeceğiz
bir şiiri kurmanın rahatlığıyla

ve nasılsa ‘herşey eskisi gibi olacak’
değil mi küçük bayanlar…
bir şiiri kurmanın ve çatmanın ve dermenin ve delmenin
sıfatıyla.




İLK KEZ AŞIK OLMANIN DAYANILMAZ APTALLIĞI ÜZERİNE

Çobandı babam benim, ve verevine işlenmiştir tüm hayatı
‘ıslak gömlekle yatmak’ şiirinde, ince ve paslı bi telle, kalın kalemle.
Sondan başlayarak şimdi siz tekrar anlatacak değilim elbet
Ama ilk kez aşık olmanın dayanılmaz aptallığı üzerine
Derince ve kuyudibi söyleşeceğiz biraz.

Öncelikle efendim, varolun şu sahlep gibi sıcak yüzlerinizle
Sıcak göğüslü eşleriniz ve pamuk suret’li bebelerinizle
Etrafımda oturduğunuzda kelli, anlıyorum ve biliyorum
Dişlerinizi parlatan dantelli şehvettir: dantelalı şehvet
Tanımadığımız ise yalandır elbet, freudyen mantığına göre
Efendim şu muhim mesele, oidipus kompleksi meseli.
(Her nasılsa  yahudi uleması’ndan çıkar bu çatlak sesler,
En çabuk uydurmuşlardır akıllarını Analitqua denilen canavara.)
Tarçın kokarak şu anda, işbu dudaklarıma bakın beyler.
Siz de aşkı oyun sanan dalavereciler, siz de sandık cinleri, siz de kapı tokmakları vs.
Nasıl her ayet sizin içinse, nasıl her selâ bir ölüm bekçisiyse
Aşk da farzdır üzerimize.

Ve elbet bu freudyen mantığı hulesasına göre mümkün değildir,
Annemizin salyalı dudaklarından, memelerinden ve babamızın uzun penisinden, kıllarından
Kurtarmak kendimizi. bilin ki bundan mürekkep bu Aşk denilen kimya-I sâadet.

beyimiz Gazali’ye kaydı gözleriniz, kaysın. Bakın dörtlerinizle ve tüm ışıklı
Reklam panolarınızla, cübbesine yüzünü süreceğimiz bi’o kaldı ortada. Ortada. Ortada.
Aşk üzerine asla Yayınlanmayacak bir şiir için buradasınız ağalar, babalar, kardeşler ve azalar.
Farkında mısınız acaba?


JEL

yapışıktır suratı kelimenin
az bulunur bi’kauçuk, az bunulur bi’salya
ve bulaştı mı
korkunç bir helezonla önce kağıda
sonra da böcek tutmuş tutkularına
yapışır.

Bu yüzden her şair
Biraz balicidir, LSD bulunmayan toplumsokaklarında.



 




Serkan IŞIN