KÜÇÜK HANIM’IN YOLCULUĞU İÇİN DIŞ BÜKEY

“Gideceğim yeri pek bilmiyorum; geldiğim, ilk, yeri de. 
Belleğimin katlarında inip çıkıyor, unutuluşun 
birinci anlamını anlıyorum. Her gece, umulmadık bir sezgi 
tutuyor elimden, pergelsiz ölçeksiz bir haritayı 
çıkarıyorum gizlediğim kutudan, suya ve toprağa, yokuşa 
ve inişe alıştırıyorum kendimi. Saatın içini 
öğrendim artık, bir çarkı ötekine dolayan 
rastlantı hendesesini avucumun içi gibi biliyorum; 
maddenin nerede yanıldığını, ölçünün neden sanrıl 
bir saltıkla boğulduğunu gördüm. Kimbilir kaç 
kez araladım fanusu - şimdi çıkma, dönmeme, gitme vaktidir.”
Enis Batur Yolcu


Sapanca’da kırılmaların en sarsıntılı yüzü gizlidir
Hiçbir arkeolog girmemiştir, giremez bu yüzgörümüyasaklı milâd’a
Sen bindiğin otobüsün altındaki silgiyi farketmedin bile,
Döndüğün yolda, asfalt üzerine yıllar önce kazınmış yüzler var
Üzüntülü ve ağır yüzler bunlar
Üzüntülü ve ağır yüzler…

Pencereye dudağını yaslamış sakince düşünüyorsun

Dudağını yaslamış pencereye sakince düşünüyor küçük hanım
Dudağının dokusu asfaltın kaba yüzüne doğru eğliyor
Dış bükeyden görünebildiği kadar ile yansıyor yüzü
Esmer ve anadolu kokan nefesi, sapancada bi’yerlerde 
hurufi geleneğince okunması gereken tersten bi’yazı görüyor
dağlara verevine kazınmış, saplanmış harfleri ile şiir’in 
küçük hanıma karşıcı gelen istanbul sokaklarında bekleyen
şairin eskişehir gecelerinden, ankara terminallerinden ve
akçakoca sahillerinden damıtıp, kimselere göstermeden
içinde bi’çocuk gibi sakladığı en hafif zümrüt bu.

Tüm kırılmalara göğüs geriyor küçük hanım
Bağıran, böğüren, iyileşmeyen yarasının üzerine her gece sondaj yapan
Adamın şehrine doğruluyor günlerden beri,
Korku ve esrikliğin bu ikiz oyununa elbette kızarak ve çekinerek bakıyor
Ama…

Küçük hanım dudaklarını bükerek, hanideyse ağlayacak gibi bakıyor geceye
Yanındaki koltukları elleri ile bütünlüyor, oradaki yolculara güzel gözleri ile bakıyor
Bu bakış fıtrattan, önlenmez ki!
Bu bakış içinde ‘bazı çocukların doğumları cinayettir bazen’ diyen birinin
İnce kıyım ellerinin yansıması: öyle sade o bakışlar, öyle Sade!

Aslında uykuyu bekliyor küçük hanım
Uyku - perdesi kalkan tüm evliyalar gibi heyecanla
Hendesesinden çıkıyor şair, küçük hanım şehre girdikçe
Bal kavanozları ile giriyor şehre, sarı-siyah geceye ayak basıyor otobüsün kiri pası içinde

Otobüsün altında bi’silgi, canhıraş siliyor geceyi
Anlaşmaları, belgeleri, sözleri, öpüşleri…
Yasaklanıyor şimdi tüm tuzaklar -bi’an için-
Perdesi kalkıyor şairin



Küçük hanım şimdi şehre giriyor
Susun…


[Tuşlara basarken heyecanlandığım bazı anlar vardır. 
 
Önümdeki mum bile titrer nefesimden. Ve nefesimden korkar tüm şehir, 
 
sanki ben bir umacı, bir arabulucu, şeytanla tanrı arası, cebraille-israfil arası bir 
 
melekmişim gibi. Haberini verdiğim yıkılışlar/yönelişler…. Tufan, en sonunda da kıyamet’i 
 
merak eder insanlar. Onlar etmese bile şeyler,nesneler vs. merak ederler. 
 
Oysa hangi peygamberdir ki o, bilinçaltı tarlasını döker önümüze Kutsal Yazı olmadan.]
 


susun şeyler
susun gece


yazı’ya ara veriyorum.
şimdilik…

bu kırıkmısra meseli,
bu içten yansımalı motör yazı stili,
bu şeylere çarpan, onlarla çiftleşen eşya-obsesif şiir
şimdilik sussun!

Küçük hanım şehre giriyor…





Serkan IŞIN