UZAK BİR YAZ AKŞAMINDAN GELEN MIZIKA SESİ (*)


Babamdı o… Belki de gözlerinin yemyeşil olduğunu on yedi yaşımda fark ettiğimdi. Atatürk kaşlarının altındaki ışıltılı gözleriyle sevenimdi. Hissettirmeden kollayan, koklayan, bayramdan bayrama alnımdan öpenimdi.
"Ölü mü denir şimdi O'na?" (**) O hâlâ benim babam…

"Karmaşık bahçe, güller / Kuşlar damda diziyle / Güneş mavi yüzüyle / Bakarak mayıs güler." Sabahattin Kudret Aksal, bir şiirinde mayıs ayından böyle söz eder. Benim de en sevdiğim ay mayıs, en sevdiğim yer Didim'di bir zamanlar… Bir 19 Mayıs günü - bir bayram günü - yıldızlara uğurladım babamı Didim'de. Doğa dirilirken, babam nasıl ölürdü? Ölümden çok hayata yakışan tek insan babam, ölümün hiç yakışmadığı tek mevsim ilkbahardı bana göre… Ya küçük İskender şu muhteşem dizeleriyle neler anlatıyor: "…bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan / telaşlanır, ağlar / babasını sorar çevresindekilere / öldüğünü bildiği halde / adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin / bir titreme gelir yerleşir ya ortasına mayısın" (***)
Bu kitabın oluşum serüvenini sizlerle paylaşmak isterim. 2001 yılında babam sesiyle, bedeniyle duyulmaz, görülmez olduktan sonra, günlerim babayla ilgili yazılar ve şiirler okumakla geçer olmuştu. Derken kızımın bir cümlesiyle bu derleme kitabına girişiverdim. O yıl, yedi yaşındaki kızımla kabristana gitmiştik. Kızım, bir rengârenk çiçeklere, bir de yanı başındaki dedesinin içinde olduğunu söylediğimiz toprak yığınına baktı ve dedi ki: "Dedemi neden toprağa ektiler anne?" Ne diyebilirdim ki? Bu söz o gün yanıtlayamadığım bir soruyken, zamanla bu seçkinin oluşmasını sağladı. Ancak, salt acılı bir insanın babasına adadığı sıradan bir kitap olmasını istemedim. Kaynak kitap olacak düzeyde, 'baba' bir araştırma kitabı olmalıydı.
Çağdaş Türk şiirinde baba yoğun dizeleri tararken bir gözlemim oldu.Anne ve çocuk imgelerinin çokluğuna karşın, baba o kadar sık işlenen bir konu değildi. Bu durum bende hatırı sayılır bir burukluk yarattı. Belki de beni bu seçkiyi hazırlamaya iten nedenlerden biri de budur. Seçkideki şiirlerin çoğu, baba imgesini tüm şiirde hissettiriyor. Ancak, bazı şiirlerde yalnızca bir-iki dizede baba imgesi işlenmesine karşın öyle güçlü dizelerdi ki tüm şiiri seçkiye almayı arzu ettim. Kimi şiirlerinse, uzunluğu dolayısıyla, ancak bazı bölümlerini alabildim. Tematik bir antoloji hazırlamanın zor yanlarından biri de bu olsa gerek.
Baba gibi babalar, uzaktaki babalar, sevecen babalar, bağıran babalar, artık göremediğimiz babalar… Elbet size içlerinden biri sesleniyordur. Şiirleri okurken uzak bir yaz akşamından gelen mızıka sesine kulak vermeyi unutmayın n'olur…
Vakitsiz ölümler, savaş, deprem… Yeter… Bir dirsek vursun artık buluta güneş… dileklerimle, tüm babaları saygıyla selamlıyorum.
(…)

(*) F. L. Oskay'ın, Alfa Yayınları'ndan çıkan "Hep Babam İçin" adlı Türk Edebiyatında Baba Şiirleri Antolojisi'nin Önsöz'ünden.
(**) Edip Cansever, 'Ölü mü Denir' şiirinden.
(***) küçük İskender, 'Kanlı Masal' şiirinden.



Filiz Leloğlu Oskay