TÜRKÜLER İMECESİ

Bir gür ses, yalın bir söyleyiş ve saygılı bir anlayışla halk türkülerimize bir başka tazelik, bir başka renklilik kazandırıverdi birden, yıllar önce kabukları kırıp öze giden, özle sözü bir eden bu ses, Ruhi Su'nun sesiydi ve gücünü halk sevgisinden, bilgili ve sabırlı bir çabadan alıyordu; çağdaş bir yorumla eski değerlere yeni bir soluk getiriyordu. O gün bugündür bir köşeden, tek başına, sürekli bir çağrı gibi yükselir durmadan bu Türkçe ve insanca ses.

Türkiye halkı, özellikle köylüleri, yalnız türkülerde dökebilmiştir içini; yalnız türkülerde kurtulmuştur türlü baskılardan. O kadar ki, türküler Türkiye'lilerin iç dünyasını saran damar damar yollar gibidir; onlardan geçerek buluruz yeniden kendimizi. Türküden kopmak, Türk'ten kopmak olmuştur bizim için; Türk ise halk demektir bizim tarihimizde; Atatürk'ün adında bile.

Ama halk türküleri halkı sevmeden, saymadan da söylenebilir, daha da öyle söylenegelmiştir; halkın masalları, atasözleri gibi. Kan ağlayan ağıtlar, yiğitçe başkaldıran koçaklamalar, derin bir insancalık yüklü nefesler, sırıtkan, yayvan ağızlarda eğlencelik, göstermelik haline gelmişlerdir. Bu yüzden de, yurt ve dünya aydınları can kulağıyla dinlemez olmuşlardır türküleri. Bu yozlaştırmaya: ''yeter!'' diyor gibidir Ruhi Su'nun yanıklığı uyanıklığa çeviren gürbüz sesi; saza bile başını eğmeden, göğsünü gere gere türkü söyleyişi.

Sabahattin EYÜBOĞLU