FİNCANI  OKUYAN KADIN
Oturdu.. Umutlanarak ters çevrilmiş fincanımdan
gözlerinde korku belirdi ansızın
Dedi:
Ey oğul…hüzünlenme
Bu aşk sana yazılmış
Ey oğul
Ölene kadar tanıklar…
Aşka tapmaktan kim ölmüş
Fincanında…dünyanın korkusu dolu
Hayatın yolculuk ve savaşlarla...
Çok seveceksin ey oğul...
Çok öleceksin ey oğul...
Unutulan bütün topraklara aşık olacaksın..
Yenilen krallar gibi geri döneceksin..

Hayatınla, ey oğul, kadının..
Gözleri, suphanallah tapılacak cinsten
Ağzı..bir salkım üzüm gibi resmedilmiş
Gülücüğü, gül musikisi
Ancak senin gökyüzün bulutlu..
Ve yolların... bir kapalı... bir kapalı ki sorma

Ey oğul... kalbinin aşkıdır bu
Kasrın kulesinde uyuyan
Büyük bir kasır bu ey oğul
Köpekleri… ve askerleri dilsiz
Kalbin sultanıysa içinde uyuyor..
Kim girecek kaybolan taşlarından..
Kim tutacak ellerini… kucağından...
Surlara gömülen gözbebeklerini
Tırnaklarını kim çözecek belinden
Ey oğul...
Kaybolan... kaybolan... kaybolan…

Birçok yıldız... görüyorum
Ancak… bir okumaya başlasam 
Fincanı tıpkı senin fincanına benziyor
Aynısı bilsen ey oğul
Hüznü senin hüznün aynısı
Kaderleriniz bir... yürüdüğü yol aynı
Aşk dolu… hançerin keskin ağzında
Gölgesi bir sedef gibi
Gölgesi dizili hüzün gibi
Kaderiniz aynı uykuya dalmış
Denizde aşkınız kopan dalgalarda
Parçalanarak... milyonlarca defa...
Yenilen krallar gibi geri dönerek...
Nizar KABBANİ

Çeviri: Metin FINDIKÇI