IŞIK VE GÖLGEYE SERENAD


bulut yağmura bıraktı saçlarını
hüzne döndü
şehrin buğulu camları
martısız düşünemezken Kızkulesi'ni
hicaz şarkılar
son cengimden utkumdan sonra
bu şehir yalnız benimle anılacak
tanyerine akarken ırmaklar

kanadı kırık güvercinlerle
dağların mor uçlarını
sarı bir kavisle birleştiren hilâl
kıyısız denizlerdir sığınağımız
pusulardan hayın avcılardan uzak
ağladığım her ayna buğulu
sırrında harika bir ülkenin yolcusu
seyir defterini yaldızlar

bu hüznü
iyi tanır
tenha tren garlarında gözlerim
ölüm ne kadar uzaktı
akşamla mızıka çalan çocuklara
şehrin hovarda yüzünü aydınlatan Kızkulesi
seraplar armağan ederdi susuzluğuma
şehlâ bir tebessüm gözlerimde

son karanfili de denize bıraktı kaptanın biri
ama hep en son yolcu bendim
kaçaktım firari şehirlerde

ey şimal yıldızı
senin ışığın mı
benim kandilim mi aydınlattı şehirleri
uçurumlara sığar mı
yedi telli gökkuşağı

kaç tüyü ıslanır
nisan yağmurlarında güvercinlerin
hayat sürer
gazetelere sarılan şehir cesetleriyle
bir kasırgada
yine de deryaları aştı fırtına kuşları
sirenler çalar
yargısız infazlara terk eder şehir beni

gizini çözeceğim bir gün bu şehrin
sürerken çağdaş ağıtlarıyla Kerbela
benim eski ve yiğit arkadaşlarım
bu sürgünde kolları bağlı bir kahramanım
yalnız Valide Sultan en sadık metresiydi
Düvel-i Osmaniye'nin
ben uzun bir unutkanlığı yaşamak istiyorum
kendi gölgesini hançerleyen bir deliyim

yüreğimin fırtınalarıyla yaşayacağım
n'olur
         bulutlar ağlamasın
                                  güller solmasın
                                                 serçeler ölmesin
Ey kasvetler şehri
bir tesellisi yok mu
bu kıyamet sefalet dekorunun

beni bağışlayacağını muştulayan melek
şiirimin zifafına tanıktı
bir serseri mayındım
suikaste uğrardı hayallerim
ben o şehirde tren dolu kadınlar bıraktım
en hovarda anarşisttim sözcüklerin şatosunda

sabahını hanı yağmalarda altına çevirdi sabancı
çiçekler filizlenmedi toprağında
kopardılar zalim elleriyle en hercai gülleri
ne suçu var kıyıma uğrayan karanfillerin
Düvel-i Osmaniye beni dışladı
yalnız annem merhamet etti bana
bir aykırı çocuktum
uçurtmamı devler çaldı

kendi revolverimle vurmadan kendimi
dokuz milimlik bir kurşunla
dağıtın usumdaki nihil denizi
yağmurları seven çocuklar
şelaleli uslarıyla
garip mazlum kahramandılar
böyle anıldılar destanlarda
ben de gülleri öksüz kalan bir çocuktum

meleğimi Nuh Dağında unuttum
efsane bir sânım kaldı
yıkılmış bozguna uğramış hayatımdan
yenildim mi utku mu kazandım
bu görkemli cenklerimde
aksak Timur'a yenilsem de
hayatımın en son fetretinden sonra
görkemli bir sultanlık kurdum

demir bir zırh aradım yine de
yalancı tanyerlerinde
kendime ve dünyaya
bu sefil hayata rağmen
sefil bir palyaço olmadım
O r p h e u s e'nin yitirdiği toprakları kazandım
ışık ve gölgeyeydi serenadım





Hüseyin Avni CİNOZOĞLU