LAMİA

I.

damarında siyanür dolaşıyor şehrin 
aşk bizden güçlü. bizden uzak
cinnetli bir cinayet saklı gelen her günde
eksiliyor bizim olan zaman. kederli sarsak 

ben öyle uzak durmayı bilmezdim 
insanlar geçerdi kalbimden 
acıtarak düşlerimi geçerdi
bakır bir sürahide kanardım 
iflah olmaz gençliğimi

gölgesi vuruyor şimdi sağılmayan bir yaranın
yalnızlığın üstüne uzak bir şarkı gibi düşüyor
kalbi kanıyor şehirlerin lamia
avucuma akan sudan anlıyorum bunu

bilmezdim ben sofraya erdemle gelen ekmek gibi 
uzak durmayı sevdiğim şehirlerden

II.

sana hayatı tutsak alan acılardan söz ediyorum 
adli tıp morglarına takılı kelebekşarkısı
dalından koparılan yaprakağrısı
sana yüzünü dağlara dönmüş hayattan sözediyorum 
şehir sansartuzağı kondular ağıt halkotobüsleri üryan
sabah felaketlerle çalıyor kapıları 
kadavrasız yaşamın çağıldayan sevdası
aşk bana kahır lamia. bana serkeş 

sana oğlu kaybedilmiş bir annenin acısıyla sesleniyorum 
ben ölürüm lamia 
nefes alarak kalbim çarparak
şehrin belleğini zonklatarak ölürüm
salgın vebadır şehre kayıpoğulsancısı
bitirim mahçup gayriresmi 
yıkar tahtını saltanatın 
korku öde çığlık anamın sancısına karışır 
ben yeniden doğarım lamia
bir avuç et üç gram kanpıhtısı 
sonrasız canhavli
çağötesinden kalma bir fosilim 
anamın evlat deyip bağrına bastığı

III.

çocuk yanıma tetik çekiyor hayat
her sabah başka yerimden vuruluyorum
uyumsuzluğun kahredici sessizliği
şehirler teslim alınmış lamia
aşka ayakbağı şehirler
ankara: yürüyen bir sürgün salyangoz burunlu 
sıvas: yüreğimin tuncunu eriten yangın 
istanbul: iki yakası biraraya köprülerle getirilen zavallı 
ne verebilir ki hayata karavana yaptıran bir aşka

ben sabahı vuran sürmanşet haberim lamia
 "teslim ol çağrısına" aşkla karşılık veren 
adını kurşunkırığı camlara çizen 
dilinin ucunda patlayan ateşim 
dağla kuşanmış bir bildiri gibi 
parçalanırım şehrin koynunda

IV.

benim aşk dediğim lamia. aşk bildiğim 
bombalar arasında yiten 
tozbulutlarının taneciklerindeki günışığı
dağın koynundan kopup gelen 
rahmine akıp giden ateştohumu
kefensiz gömütsüz meçhul denizler kervanı 
benim aşk dediğim aklı çürüten tez
dağdan kopan ezgi

ben bir deprem uğultusuyum lamia
yağmurlu bir kırlangıç kanadı 
kaynağını arayan ırmak
semah duran turnadirenci

inerim birgün şehrin koynuna
gecenin yıldızını koparan sabahın ilkışığı gibi 
şehrin cenderesinde yangınlara sarılmış bir annenin
ateşli yüreği gibi inerim 
yakarak yokluğun acısını 
sığmaz şehre içimden kopan fırtına
çünkü aşk değil bu lamia. herşeydir

parçalanır şehrin rutinağrısı sel olurum
oyunlarda unutulmuş afet bir çocuk 
varoşlardaki delikanlılığın vitrine vuran hıncı
gençkızların kitabaralarında kuruttuğu falpapatyası
sabahına kahır düşmüş kalpağrısı
devinen ve kirlenen bir yalnızlıktır şehirkalabalığı
acılarını bas yarama lamia. yoksa vurur beni de 
aşka kasdeden bu çaresiz hayat

V.

sana sabahın sisini kalbine sarıp şehri süpüren 
genç bir çöpçünün aklından geçirdiklerini sesleniyorum
hergün dolup boşalan sırça bir okyanustur şehir dediğin 
yağmursuz riyakar ölümkurusu 

ah... lamia
sen umuttan daha güzel şeyler de olduğunu öğrenemedin
dolarla markla tercüme ediliyor yaşam sanılan yanılsama
artık aşkını leylekler kanatır senin 
diplomatik ihanetlerde ziyan olur bahar
dellenmiş bir tetikçi düşürür korkusunu şehrin ihanet dolu avuçlarına

lamia... güzelim aşkarasında unutulmuş gültadım
şehri kuşatan hayatın gücü erişmez aşkın doruklarına
zehir bir hançerdir saklı durur yaranda
ağla...ağla... ağla 
karışsın gözlerin dağların kıvrımlarında çoğalan tozkabarcıklarına
ben artık şehirlerde yaşayamam lamia




Bayram BALCI