NOCH EIN BISSCHEN LICHT!

1
köle 
efendi ve köklerin hükümdarı engin toprak
işte böyle bilcümle senin için yenileniyorum
devrimin borçlu sırtında açan bahar soyuna

2
belâ bir çağ kargışlıyor sabahı 
dört kardeş yaprağın buluştuğu tuz  yelkeni
renoir’de kadınca yalınlaşmak istiyorum kankızıl
sularına
şu tenimdeki çentikleri birer ikişer silmek

büyüsünü yitirmiş bir çocuğun ıslak kirpikleriyle
işte böyle bilcümle bunun için açıyorum göğün ağzını

3
zaman yanılsanmış bir ihtilâlin seyir defterinde
insan miğferli kadı’nın akrebinde soluyunca
çiçek şarapnel gibi açar tende 
kemik hançer yarası alır 
ki en ongun odur sabır denen illette 

4
hünerli bir kadının
erdemli her kadının kapanarak gözlerine
kayan bir ışık yumağı gibi gideceğim elbet 
viraneliğin susku’nun ve ölümün serin koynuna

yağmur dindiğinde annenin özü
renk bittiğinde babanın sözü
her ışık huzmesinde kardeşin yüzü vuracak
yalnızlığa çürüyen maveraya

orada işte ılık bir ırmak fışkıracak
rüzgâr gümbürtülü keman serinliği  

5
seçildim diyorum sivil itaatsizliğin gizli seyrine
yanılıyorsam mumyalayın içimdeki uçurumu
bariyerleyin kimseler düşmesin 
metale kazınan makus talihe
unutuldum diyorum yaralı göçün yorgun dizelerinde
yanılıyorsam ilahiler okuyun 
vardiyam kekeme bir acıyla tükendi
ahir azizenin dikenli gülistanlığında

6
tragedyanın çıldırtan kanlılığında
seyirci olmak da oynamak en çok susarak
yanılıyorsam çarmıha gerin
tecrit olduğum yamaçta
dilimi hissetmiyorsam 
kaburgamda sıkışmış darp izleriyle
sınana sırtlana uyuşturulduğum bu yaşamakta
kanımı kurutun ruhumu bütün çocuklara bölün

ölüm ki en bilge suskunluktur dünya denen batıkta  

7
kimseye söylemeyeceğim söz veriyorum
vurulduğumu şiirden başka
içimde körüklenen bu yalım özü
sırtımdaki bastonsuz dağ kimi yurt bildi kimi kurt 
bilmeyeceğim aşktan başka

8
lavanta kokulu menekşe ve uzun kollu erguvan 
nerede diyeceğim yıldız kokusu ışık biraz daha ışık
detone olmuş bir ses gibi 
her şeyin geçkinliğine kilitleneceğim
ekim bıkkın bir yaşamak gibi redifini arayacak 
ve bütün bıçkınlığımla doğmayacağım bir daha 
yirmi yedinci vuruşunda hasat zamanının

9
küçülen kast engin aşk
dilde biriken kutsî maharet: yanılsama
tek doğurgan anı 
sol göğsünde gecenin ödünsüzce saklananı 

hünerli bir kadının
erdemli her kadının kapanarak gözlerine
kayan bir ışık yumağı gibi gideceğim elbet 
viraneliğin susku'nun ve ölümün serin koynuna

10
uykulu gözlerle gelip posta arabası
binlerce dost kızılderili çıkıp kankızıl sular
sanrısından
falçata gibi sıyırarak kabuğunu toprağın tırnaklarıyla
doğumun yeni sancısını avuçlayacak 
ve merhaba çocuk diyecek

diri ses uzunca beklenen ari nefes merhaba..!




*Goethe: Biraz daha ışık!






Azad Ziya EREN