KAN DA VAR
Asya yırtılmış bir haritadır kalbinin kapandığı her yerde
günün anlamını belirten baykuşların yuvasından çıkar harf
ben terzilere güveniyorum en çok, yaralar dikilir
sökük bir bilinç menziline küfrederken, ben sende
bir kentin kendi sessizliğine kent oluşunu öyle çok sevdim

geceye akan sözcüklerin kilerinden topladım güllerimi
bir ömür kaç hece ederse onu verdim dost bildiklerime
kanla kapanan yolların sabrını kuşandım da geldim
karla kapanan gözlerin sarhoşluğunu sundum sana
gözyaşıma karalar bağlayıp, susuzluğu da masala ekledim

yanılgıları sözcükler taşırmış akla, bunu da öğrendim
geç olmadan ötmeyi horozun dilinden, suda yüzmeyi balığın
dağlara seslenmeyi özledim bahçelerin kuşkusundan
kalbimin rüzgârına bağışladım tüm sıfatlarımı
tüm acemilikleri bir balkonun balkon gibi oluşuna verdim

Asya kıskanç bir alfabedir boyumuzun kısa olduğu her anda
kıskaçlar hazırlayan akrepler ateşin göbeğinde dans eder
ben peşinden koştum benden kaçan mutluluğun yıllarca
karmaşalar yürürlükteydi, bilemezsin ben sende en çok
ateşine tutsak olmayan akrebin mağrur cesaretini sevdim

kana anlam katmayı düşünemezdi hiçbir gölge kendince
göllerin sütbeyaz durgunluğundan bir hançer çekip
batırmayı yaralarına, irin ve poyraz kan kardeşi olmuşken
kırılan bir damarın inceliğini örnek aldım kendime hep
sözcükleri başkalarında, hançeri göğsümde denedim

biri izlemek biri gizlemek içindir, sesine eşteş sözcüklerin
önce tiz sonra bas bir yalnızlığı seyreltir eşine sesteş olan
eski bir oyunun en mazlum üçüncü kişisidir ya zaman
araları açar, kapatır tüm kapıları, yüzümüzü ilikler kana
bir şiir iki yerinden yaralar insanı, ben ilkini sana verdim



(Varlık, Ocak 2003)





Altay Ömer  ERDOĞAN