HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN   

   Yiğit harmanları, yığınaklar,
   Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
   Dize getirilmiş haydutlar,
   Hayınlar, amana gelmiş,
   Yetim hakkı sorulmuş,
   Hesap görülmüş.
   Demdir bu...
  
   Demdir,
   Derya dibinde yangınlar,
   Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
   Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
   Çelik kadavrası korugan'ların.
   Ölünmüş, canım,ölünmüş
   Murad alınmış...

   Gelgelelim,
   Beter, bize kısmetmiş.
   Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
   Susmak ve beklemek, müthiş
   Genciz, namlu gibi,
   Ve çatal yürek,
   Barışa, bayrama hasret
   Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
   Otuziki dişimizle gülmeğe,
   Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
   Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
   Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
   Ve asıl biz biliriz kederi.
  
   İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
   O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
   Ve genç bir mısradır
   Filinta endam...
   Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
   Bakışlarındaki öldüren buğu?
   Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
   Nasıl da almış aklımı,
   Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
   Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
   Kınanmak, yiğit başına.
   Bu, ne ayıp, ne de yasak,
   Öylece bir gerçek, kendi halinde,
   Belki, yaşamama sebep...

   Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
   Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
   Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...        
   Ve zehir - zıkkım cıgaram.
   Gene bir cehennem var yastığımda,
   Gel artık...
          
                                     Ahmed ARİF